Yenilenebilir Enerjiler İçin Bir Avrupa Ortaklığı (ERENE) çalışmasına göre, AB, Avrupa Ekonomik Alanı (İzlanda, Lihtenştayn, Norveç), İsviçre, aday ülkeler Hırvatistan ve Türkiye'nin yanı sıra Batı Balkan ülkeleri, yeşil elektrik üretimi konusunda, günümüzde ve gelecek için öngörülen elektrik ihtiyacından daha büyük ekonomik potansiyele sahip bulunuyor.
Heinrich Böll Stiftung tarafından yayımlanan, Michaele Schreyer ve Lutz Mez'in hazırladığı ERENE çalışması, yenilenebilir enerjilerin Avrupa ölçeğinde geliştirilmesi ve AB içindeki işbirliğinin desteklenmesi konusunda bir enstrüman olmayı amaçlıyor.
Çalışmaya göre, AB, politik dinamizmini ve Avrupa kamuoyunun onayını korumak için kendine büyük hedefler koymalı ve yüzyılın ortalarına kadar Avrupa karbondioksit emisyonlarının yüzde 80-90 oranında düşürülmesi hayati proje olmalı.
Avrupa Konseyinin, 2020 yılına kadar AB karbondioksit emisyonlarını yüzde 20 oranında düşürmeyi ve yenilenebilir enerjilerin oranını yüzde 20'ye artırmayı taahhüt etmesi, bu yönde ilk adım olarak değerlendirilirken, sadece asgari talebi ortaya koyan bu hedeflere, mevcut enstrümanlarla ve stratejilerle ulaşılıp ulaşılamayacağı şüpheli görünüyor.
AB kendisine bu hedefi koyarken, münferit üye ülkeler için farklılaştırılmış ulusal hedef değerlerine de ulusal aksiyon planları vasıtasıyla ulaşılmak isteniyor. Ancak, AB'nin ortaklaşa hareket etmek için ortaklık olarak sunduğu olanaklardan yeterince faydalanılamıyor.
Çalışmaya göre, yenilenebilir enerjiler alanında ortaklaşa hareket edilmesi sayesinde, münferit üye ülkeler için tek başına ''ütopya'' olarak gözüken bir vizyon gerçekleştirilebilir ve ERENE bu olanağı sunacak.
Yenilenebilir enerjiye tamamen geçiş için potansiyelin, elektrik sektöründe sadece ulusal çerçevede görülmemesi ve ortaklaşa strateji içerisinde ele alınması, bundan faydalanılması; ERENE'nin yenilenebilir enerji kaynaklarının çeşitliliği ve bunların Avrupa'daki bölgesel dağılımıyla ortaya konulan AB içindeki iklimsel, jeolojik ve hidrolojik çeşitlilikten optimal oranda faydalanmak için önkoşul yaratması gerekiyor.
YENİLENEBİLİR ENERJİ POTANSİYELİNİN KULLANIM ORANI
AB, aday ülkeler, İsviçre ve Avrupa Ekonomik Alanı ülkelerinin tamamında bulunan yenilenebilir enerjilerin tahmini teknik potansiyeli, günümüzde AB'nin birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 60'ına denk geliyor ve şu anda bunun yaklaşık yüzde 12'si kullanılıyor.
Sadece su gücündeki potansiyel yüzde 80 ile halihazırda büyük oranda tüketilirken, biyokütleden faydalanma, tahmin edilen potansiyelin yüzde 50'si düzeyinde bulunuyor.
Avrupa'nın, kendi enerji karışımını artan şekilde yenilenebilir enerjilere dönüştürme potansiyeline sahip olacağı öngörülüyor. Avrupa'nın gelecekteki potansiyelinden ne kadar güçlü faydalanacağı çok sayıda faktöre bağlı bulunurken, bunlara ilişkin senaryolarda farklı tahminler yapılıyor.
Bir sürdürülebilirlik stratejisi dahilinde potansiyellerden giderek artan şekilde faydalanılması senaryosuna göre, 2050 yılında Avrupa'daki birincil enerji kullanımının yarısı yenilenebilir enerji kaynaklarından gelecek.
Özellikle elektrik alanı incelendiğinde analizler, Avrupa'nın uzun vadeli perspektifte elektrik üretimini giderek artan şekilde ve sonuçta tamamen yenilenebilir enerji taşıyıcılarına döndürebilecek potansiyele sahip olduğunu gösteriyor.
Yeşil elektriğin üretilmesi için enerji potansiyellerinin toplamı, Avrupa'da günümüzdeki ve gelecekteki tahmin edilen ihtiyacın çok üzerinde bulunuyor.
EKOLOJİK BİLANÇO KURULMALI
Gelecekte rejeneratif elektrik potansiyellerinden hangi oranda faydalanılacağı birçok koşula bağlı bulunurken, buna göre senaryolar farklı sonuçlara ulaşıyor. Faydalanma için sadece ekonomiklik analizi değil, ekonomik potansiyelle kıyaslandığında kısıtlamaları ortaya koyabilecek veya koyması gereken ekolojik bilanço kurulması gerekiyor.
Buna göre örneğin Türkiye'nin doğusu için su gücü potansiyelinin tahmininin, eleştirel bir şekilde sorgulanması gerekiyor.
Avrupa, kendisinin jeolojik, iklimsel ve hidrolojik varlıkları sayesinde yenilenebilir enerjilerin her türlü biçimine sahip bulunuyor. Su gücü, rüzgar gücü, solar enerji, fotovoltaik, jeotermal, dalga gücü ve gel git gücünün yanı sıra biyokütle enerjisi –her ülkede ve her bölgede olmasa bile– Avrupa kıtası üzerinde geliştirilebilir, elde edilebilir ve bunlardan faydalanılabilir.
Tahminlere göre AB, EWR ülkeleri, İsviçre, aday ülkeler Hırvatistan ve Türkiye ile Batı Balkan ülkeleri hep birlikte, yeşil elektriğin üretilmesi için günümüzde ve gelecek için tahmin edilen elektrik ihtiyacından çok daha büyük ekonomik potansiyele sahip bulunuyor.
Potansiyellerin, farklı iklimsel, hidrolojik ve jeolojik koşullar nedeniyle alansal olarak farklı dağılımı nedeniyle, tüm AB için rejeneratif elektriğe tamamen geçiş, mevcut yenilenebilir yerel enerji kaynaklarının ortak şebekeyle kombine edilmesi ve böylelikle Avrupa'daki potansiyellerin çeşitliliğinin kullanması sayesinde çabuk başarılabilir.
Türkiye ve Hırvatistan'da 2005 yılında yenilenebilir enerjilerden, AB'de üretilenin yüzde 10'u, Norveç'te İsveç, Finlandiya, Danimarka ve İngiliz adalarında üretilen toplam yeşil elektrik miktarından daha büyük elektrik miktarı elde edildi.
Dağılımda, bir yandan yenilenebilir enerji karışımında su gücünün şimdiye kadarki baskınlığı, öte yandan söz konusu ulusal enerji politikalarında yenilenebilir enerjilere biçilen farklı anlamlar ortaya konuyor.
AB'nin rüzgar gücünden elektrik üretimiyle ilgili ekonomik potansiyeli, 2005 yılında üretilen rüzgar elektriğinin neredeyse 20 katı olarak tahmin edilirken, dünyanın güneş kuşağında bulunan veya buna yakın üye ülkeler veya aday ülkeler, solar termik enerji santrallerinden elde edilen elektrikleriyle, AB'nin elektrik ihtiyacının neredeyse yarısını karşılayabilir.
AVRUPA, YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINI GELİŞTİRMENİN BAŞINDA
AB toplamda, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi için sunulabilir potansiyelin onda birden daha azından faydalanabiliyor.
Kendi elektrik tüketimlerinin tamamını yenilenebilir enerjilerden karşılayan İzlanda ve Norveç'in yanı sıra İsviçre, Hırvatistan ve Türkiye bu tür incelemeye dahil edilmesine rağmen, ekonomik potansiyelin değerlendirilme oranı toplamda yüzde 12'de kalıyor.
Şu andaki parametrelere göre sadece Avusturya, Norveç ve İsviçre'de ekonomik potansiyelin yüzde 40'tan fazlasından faydalanılıyor. Yeşil elektriğe geçişle ilgili olanaklar AB'nin batısında, güneyinde ve doğusunda henüz az, bazı yerlerde hemen hiç ele alınmıyor. Avrupa kendi yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmenin henüz başında bulunuyor.
TÜRKİYE, İHRACATINI ARTIRABİLİR
Çalışmaya göre, 2050 yılı için tahmin edilen EU-27 içindeki mevcut ekonomik potansiyelin, AB'deki elektrik ihtiyacının tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanmasına yetecek.
Türkiye ile Norveç'in potansiyeli dikkate alındığında ve Balkan ülkeleri buna dahil edildiğinde rejeneratif elektriğin ekonomik potansiyel fazlası, AB ve dahil edilen ülkelerde günümüzdeki elektrik tüketimi karşısında daha büyük oluyor.
Uzun vadeli rejeneratif elektrik ihracat potansiyelinin en yüksek olduğu ülkeler İsveç, Portekiz ve özellikle İspanya olarak sıralanıyor. Şimdiki AB ülkelerinden Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Macaristan ve Yunanistan rejeneratif elektrik ihracatçıları olabilecek ve aynı şekilde Türkiye ve Norveç'in ihracatını önemli ölçüde artırabilecek.
Malta ve Kıbrıs adaları kendi elektrik ihtiyaçlarının kendi kaynaklarından karşılanması için yeterli potansiyele sahip iken, Kıbrıs'ta ekonomik potansiyel şu andaki elektrik ihtiyacını fazlasıyla aşıyor.
Geleceğe yönelik bir Avrupa enerji politikasının, AB sınırlarının ötesine bakması gerekiyor. Bu nedenle ERENE'nin sadece AB'nin bütün üye ülkelerine açık olmaması, bütün görevlerde veya münferit görevlerde işbirliği yapabilmek için üçüncü ülkelerle de anlaşmalar imzalama olanağına sahip olmalı.